
Askıdaki inançsızlık
Gündelik hayat ekseriyetle güvensizliklerle dolu, yarın ne olacağını bilmeden karanlık odada yürür gibi yürüdüğümüz bir alandır. O nedenle çoğumuz, gün gibi açıkta olan olgulara bile şüpheyle yaklaşmaya, onların ardında bir ilüzyon olup olmadığını görebilmek için uğtraşmaya, içimizde şüphe illetini her daim muhafaza etmeye mecburuz.
Modern bilimin doğuş noktası da işte bu inançsızlığa dayanıyor. Her ne kadar aklımızın gösterdikleri ile empirik gözlemlerimiz uyuşsa da, bir siyah kuğun ortaya çıkıp bir çuval inciri berbat etme, ‘merkezi dogma’mızı bozma ihtimali her zaman var. O nedenle bilim erbabı, elindeki verilerin gösterdiğine asla tam bir imana sahip olmaması gerektiğinin -en azından teoride- bilincinde hareket etmek zorunda.
Ancak bu durum, bilimin sadece üretici tarafı için geçerli değil. Bilimsel malzemeyi tüketen okurun da, burada yazar olarak karşımıza çıkan bilim insanının kendisine sunduğu gerçeklerin mutlak olmadığını, yeni bulgularla değişebilir olduğunu aklında tutmalı. Onu inançsızlığını giyinerek okumalı. Aksi halde önündeki malzeme her ne kadar bilimsel saiklerle yazılmış da olsa, dogma olmaktan kurtulamaz.
Ama hem gündelik hayatın belirsizliği, hem de bilimin değişebilirliğinin işgal ettiği bir dünyada insan sırtını nereye yaslayacak. Hiçbir şeye inanmadığı bir alemde kendini hep tetikte, boşlukta hissetmeyecek mi?
Bu noktada çaresiz insanın imdadına kurgu yetişir. Kurgu, daima üzerimizde taşıdığımız inançsızlıktan soyunmayı, onun ağırlığını üzerimizden atarak biraz rahatlamayı mümkün kılar. Bir roman okurken, film izlerken, tiyatro piyesi seyrederken, onun gerçek olmadığını bilerek izleriz. Ama yine de kendimizi bu bilgiden, onu temaşa ettiğimiz zaman boyunca soyutlarız. Gerçek olmadığına duyduğumuz mutlak güven, bizim inançsızlığımızı rahatça askıya almamızı, sayfalara, ekrana veya sahneye teslim olmamızı mümkün kılar.
Tam da bu nedenle bir dine, ideolojiye veya herhangi bir tür dogmaya iman etmeyi başaramayan şüpheciler (kinikler) için kurgudan başka sığınak yoktur. Gerçek olmadığını baştan kabul etmiş olmak, bizi her türlü hayal kırıklığından koruyan bir aşı görevi üstlenir. Bu anlamda kurgu, kimsesizlerin kimsesidir. Hayatın karmaşıklığını birkaç saatliğine düzene sokan, şüphenin gölgesini ortadan kaldırarak ışığıyla bize D vitamini sağlayan bir güneştir.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.