Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

Seçici tarih II: mukaddesatçı kurgu

Geçtiğimiz hafta resmi veya gayrıresmi olsun, kitleleri harekete geçirme amaçlı üretilen kolektif tarih yazımı kavramına giriş yapmış, bu amaçla ilk önce Kemalist tarihyazımının nasıl bir hikaye yazdığına göz atmıştım. Şimdi karşı cepheyi, muhafazakar veya İslamcı denilen, ama benim mukaddesatçı olarak tanımlamayı daha uygun bulduğum güruhu ele alalım. Bu insanlar nasıl bir tarih kurguluyor?

Öncelikle mukaddesatçı tarih, Kemalist tarihe bir tepkidir. Kemalizm nasıl Osmanlı tarihinin duraklama ve gerileme dönemlerinin ve en sonunda yıkılışının ardında Şarklı kalmayı görüyorsa, mukaddesatçılara göre durum bunun tam tersi. Osmanlı tam da ‘garplaşmayı’ hedeflediği anda çökmeye başlıyor.

Burada da biz ve ötekiler algısı vardır. Biz denilen şey İslam ‘milletidir’ (veya ümmeti) ve Türk kavmi, onun sancağını Darülharbe, yani küffar diyarına doğru taşıdığı, fetihler yaptığı için ödüllendirilmiştir. Ne zaman bundan vazgeçerek ‘kafir’ toplumunun bir parçası olmak istemiş, sarık yerine fesi, kaftanın yerine redingotu getirmiştir, işte o andan itibaren çöküşe geçmiştir. Birinci dünya savaşı sonunda gelen yıkım, bir cezadır.

Her iki hikayede de, 1918’in dip nokta olduğunu görüyoruz. Ama birinde Batılı ol(a)mamanın, hantal ve yoz şark medeniyetine bağlı kalmanın cezası, öbüründe kendi benliğinden kopmanın, hak dinden uzaklaşmanın cezası.

Böylelikle aynı hikayenin Kurosawa’nın Rashomon filmini hatırlatacak kadar farklı iki versiyonunu görüyoruz. Her ikisinde de iyiler ve kötüler, çatışma ve yenilgi var. Yine her ikisinde de reçete, yani hedef var. İlkinin reçetesi batıya benzemek, onun bir parçası olmak, onun tarafından ezilme ve hor görülme durumunu aşmak için onun iyi yanlarını alarak dönüşmek iken, ikinci ideolojinin reçetesi öze dönmek, ‘küffar’ adetlerini söküp atarak ‘kendi gökkubemizi’ inşa etmek.

Bu iki tarih anlayışının da tarihe yanlış soruyu sorduğunu söyleyemeyiz. Her ikisi de “neden bu durumdayız?” diye soruyor. Soru doğru olsa da cevap arama yöntemi her ikisinde de yanlış. Zira ikisi de tarihi, yeksesli bir hikaye olarak tasavvur ediyor. Kemalist/modernleşmeyi anlayış, artık batının da çoktan terk ettiği lineer bir modernleşme/rasyonelleşme çizgisine inanıyor ve tüm hikayeyi buna indirgiyor. Mukaddesatçı taraf ise tarihi tamamen bir din kavgası, kültür savaşı, medeniyetler çatışması olarak yorumluyor.

Tarih bugünün sorularına dünü mekan seçerek cevap arar. Ama ne dünün ne bugünün mekanları ve cereyan eden olaylar, tek bir neden ve onun sonuçlarına indirgenebilecek kadar basittir. Karmaşık, tartışmaya açık, diyalektikle gelişen ve sadece sorulara cevap aranan değil, her cevabın yeni sorular doğurduğu dipsiz bir kuyudur tarih bilimi. Dahası geçmişten bugüne yaşanan olayları tek bir hikaye gibi kurgulamaya kalksak bile, ortaya çıkacak olan çoksesli bir müziğe, çok katmanlı bir romana benzeyecektir. Zira tarihi karakterler bir büyük planın parçası değil, içine düştükleri durumların sınırları içinde, eylemlerinin sonuçlarını bilmeden hareket eden, bizim gibi fanilerdir.

Toplam 1460 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.