
Rakı mezesi olmamak ve büyük usta!
Büyük ozan Aşık Veysel aramızdan ayrılalı 43 yıl olmuş. Tam 43 yıl, Onun sevgi, barış , doğa, dostluk, inanç özgürlüğü, eşitlik ve insanlık ezgileri ile ama onsuz...
Daha önce çalıştığım gazetede bir anı paylaşmıştım. Sizlere de aktarmak isterim.
Âşık Veyseli ilk kez 1950li yılların başlarında Malatyada İstanbul Sinemasında dinlemiştim. Dakikalarca ayakta alkışlanmıştı.
Babam rahmetli Kemal Duru Malatya PTT Müdürü idi… Konserden sonra Aşık Veyseli babamın odasında görünce elimiz ayağımız dolaşmış, ellerine sarılmıştık. O anlatmış biz dinlemiştik.
Aradan yıllar geçti, 1960lı yılların sonunda Ulus Gazetesinde çalışıyorum.
Yılların dostu Savaş Bağcan geldi. Bağcan, o günlerde Ankara Tunalı Hilmi Caddesinde Beethoven Kulüpün sahibi… Cem Karaca adında bir genç sahneye çıkıyor kulüpte. Daha önceleri de Barış Manço gelip gitmişti.
O tarihlerde Ruhi Su Bulvar Palasta, Esin Afşar Hattuşaş kulüpte sahne alıyorlar.
Savaş Bağcan da Âşık Veyseli istiyor kulübüne… Ankaradaymış Âşık… Hergele Meydanında Sivaslıların kaldığı bir otelde imiş. Aşık bulundu, ertesi gece otelden alınıp kulübe götürüldü.
Aşık Veysel Cem Karacayı büyük bir dikkatle dinledi, rakısını yudumlarken… Büyük ozan, Karacanın sesine hayran kalmıştı. Onun çok iyi bir şarkıcı olacağını söyleyip duruyordu. Veysel usta Kulübü de beğenmişti.
Kulüp çalışanları bu övgülerden sonra, büyük ustanın program yapacağına iyiden iyiye inanmışlardı.
Savaş Bağcanın önerdiği para da o güne göre müthişti… Belki de bir çok sanatçının hayal bile edemeyeceği bir ücret.
Ancak, Veysel Usta tarihe geçecek bir cümle ile reddedecekti teklifi; Yeğenim, ben bu namıssız rakıyı hep mezeyinen içtim. Ama hiç rakı mezesi olmadım diyerek...
Savaş Bağcan, kardeşleri üzülmüşler, ancak Aşık Veyselin bu duruşuna da hayran kalmışlardı.
İçkisini keyifle içen Veysel Usta, herkesin kendisi gibi içemeyeceğini bildiğinden olacak ki, rakı sofralarına türkü söylemek istememişti…
Savaş, bu olayı her vesile ile anlatarak, ona duyduğu saygıyı tekrarlar olmuştu.
Veysel, tüm ezgilerinde sevgiyi, doğayı, dostluğu, doğruluğu anlatıp durmuştu.
O büyük insan ki, AKPlilerin her fırsatta eleştirdiği Atatürkün ölümü üzerine ağıt yakmıştı, o ağıttan birkaç dörtlük:
Ağlayalım Atatürke / Bütün dünya kan ağladı /Başbuğ olmuştu mülke/
Geldi ecel can ağladı
İskender-i Zülkarneyin /Çalışmadı buncaleğin / Her millet Atatürk deyin /
Cemiyet-i akvam ağladı
Atatürkün eserleri /Söylenecek bundan geri / Bütün dünyanın her yeri / Ah çekti vatan ağladı
Bu ne kuvvet bu ne kudret / Vardı bunda bir hikmet / Bütün Türkler İnönü İsmet / Gözlerinden kan ağladı
Uzatma Veysel bu sözü / Dayanmaz herkesin özü / Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı
Gözleri küçük yaşta kör olan, ancak bu dünyayı, Türkiyeyi, gözleri görenlerden daha iyi gören büyük aşık.
Bugünlerde din adına, ırkçılık adına yapılan katliamları yaşasaydı kahrolurdu kuşkusuz.
Tıpkı şu dizlerdeki gibi haykırırdı:
"Bu nasıl kavgalar çirkin döğüşler /Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız / Yolumuza engel olur bu işler / Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız
...Hedef alıp dövüştüğün kardeşin / Seni yaralıyor attığın taşın / Topluma zararlı yersiz savaşın / Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız..."
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.