Kabusların Ardındaki Şaşırtıcı Gerçek: Laktoz İntoleransı ve Sindirim Sistemi Etkisi

Kanadalı bilim insanlarının yaptığı son araştırma, gıda hassasiyetlerinin yalnızca sindirim sistemini değil, uyku düzenini ve rüyaları da doğrudan etkileyebileceğini ortaya koydu. Özellikle süt ürünlerinin, gece kabuslarını tetikleyebileceği iddiası dikkat çekti.
Edmonton'daki McEwan Üniversitesi ve Montreal Üniversitesi'nden uyku uzmanı Dr. Tore Nielsen liderliğindeki araştırmalar, üniversite öğrencilerinin üçte birinden fazlasının düzenli olarak kötü rüyalar gördüğünü ve bu şikayetlerin önemli bir bölümünün laktoz intoleransı ile doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koydu. Bilim insanları, rüyalar ile beslenme alışkanlıkları arasında güçlü bir bağ bulunduğunu belirtiyor.
RÜYA VE YEMEK ALIŞKANLIĞI ARASINDAKI DOĞRUDAN BAĞLANTI
Dr. Tore Nielsen'in ekibi, gıda duyarlılığı olan bireylerde uyku kalitesinin düştüğünü, rahatsız edici rüyalar görüldüğünü ve rüya anımsama becerilerinin zayıfladığını tespit etti. Özellikle sütlü tatlılar, baharatlı yiyecekler ve akşam geç saatlerde tüketilen ağır besinlerin bu durumu tetikleyebileceği vurgulandı.
Bilim insanlarına göre, laktozun sindirilememesi sonucu ortaya çıkan mide-bağırsak şikayetleri, beyne "rahatsız edici" sinyaller gönderebilir. Beyin bu sinyalleri bilinçaltında kabus olarak yorumlayarak, gece sık uyanmalara, kaygı düzeyinin artmasına ve derin uyku evresinin bozulmasına neden olabilir. Katılımcıların yalnızca %5'i besinlerin rüya içerikleriyle bağlantılı olduğunu düşünse de, uzmanlar özellikle akşam saatlerinde tüketilen yiyeceklere dikkat edilmesi gerektiğini savunuyor.
SAĞLIKLI BIR UYKU İÇIN BESLENME ÖNERILERI
Uzmanlar, gece kabuslarını önlemek ve daha huzurlu bir uyku sağlamak için şu önerilerde bulunuyor:
Akşam yemeklerini erken saatlerde ve hafif içeriklerle tüketmek.
Laktoz içeren yiyeceklerden özellikle yatmadan önce uzak durmak.
Baharatlı veya şekerli gıdaların sınırlandırılması.
Mideyi yormayan, kolay sindirilebilir gıdalara yönelmek.
YAŞLA BIRLIKTE UYKU DÜZENINDEKI DEĞIŞIMLER
Araştırmacılar ayrıca, 40 yaş sonrası bireylerde uyku düzenindeki değişimlerin temelinde biyolojik ritimlerdeki farklılaşma olduğunu hatırlatıyor. Hipotalamusun yönettiği sirkadiyen sistem, yaşla birlikte melatonin üretiminde düşüşe neden oluyor. Bu durum, daha erken uyanma, hafif uyku süresinin artması ve çevresel faktörlere karşı daha fazla duyarlılık şeklinde kendini gösteriyor. Derin uyku fazının kısalması, kişinin güne daha bitkin başlamasına ve gün içinde uyuklama isteğine yol açabiliyor. Bu süreç patolojik olmasa da, yaşam kalitesi üzerinde etkili oluyor.
"Kabusların Ardındaki Şaşırtıcı Gerçek: Laktoz İntoleransı ve Sindirim Sistemi Etkisi" haberi, 05 Temmuz 2025 tarihinde yazılmıştır. 05 Temmuz 2025 tarihinde de güncellenmiştir.

YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.