Cumhurbaşkanı da özür dileyecek mi?

Ali Rıza ÖzkanHer gün şaşırarak izlediğimiz 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’da, 29 Ekim günü yapılan Yüksek Hızlı Tren Garı açılış konuşmasında da yine çok “şaşırtıcı'' açıklamalar yapmış. Elbette,...
Ali Rıza Özkan
Her gün şaşırarak izlediğimiz 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’da, 29 Ekim günü yapılan Yüksek Hızlı Tren Garı açılış konuşmasında da yine çok “şaşırtıcı'' açıklamalar yapmış. Elbette, en yüksek makamda bulunanların kendi milletini bu derece şaşırtmaması gerekir. Maazallah!
Kendi başbakanlığı döneminde Yunanistan’ın sessiz sedasız ele geçirdiği onlarca ada hakkında tek söz etmeyip, hem de Kıbrıs’ı nasıl vereceğinin ses kayıtları daha hafızalardan silinmeden, Osmanlı devletinin 1912’de imzaladığı Ouchy anlaşmasıyla İtalya’ya terk ettiği 12 adayı Cumhuriyet’i kuran lider kadronun zarar hesabına yazmakta ısrar etmesi dahi milletin “kâfi miktarda'' şaşırmasına neden oluyor.
Ama, Erdoğan’ın sınır tanımayan şaşırtmacılığı yüzünden başımız dönmeye de devam ediyor.
Ankara’da açılan garla siz alâka kuramayabilirsiniz, ama Erdoğan önce modernleşmede izlenen yolu eleştirip, birdenbire şunları söylüyor: “Aşık Veysel Sivas'tan Ankara'ya geldiğinde kıyafetinden dolayı almadılar. Sen çobansın dediler, sazı da devrin müzik projesine uygun olmadığından kırıldı.''
Birkaç gündür, arkadaşlar, yahu nedir şu işin doğrusu, diye sorunca, yazalım da, artık ''Cumhur’un Reisi’ tarafından şaşırtılmaktan bir nebze kurtulalım, dedim.
Aşık Veysel’in sazını kırdılar!
Önce, daha duygusal bir konudan, “kırık saz'' olayından başlayalım. Evet, Aşık Veysel’in sazını kırdılar! Ama, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi, 1934 yılında, ozan Ankara’ya geldiğinde sazı kırılmadı.
Peki, kim kırdı Veysel’in sazını? Veysel’in heykelini Sivas’ta “istemezük'' diye, tepki verenler kimler ise, Sivas’ta Aşık Veysel’i kendilerine kimler düşman bellediyse, sazını da onlar kırdı!
“Aşık Veysel'in heykeli Sivas'a dikilecek diye haber ayyuka çıktı. Hepimize tehditler gelmeye başladı. "Aşık Veysel'in heykelini Sivas'a dikerseniz, öldüreceğiz vs." mektuplar yazıyorlardı. Hatta namusumuza dil uzatmaya kadar varan tehditler vardı. Tabi bu arada biz ne yapacağız diye korkmaya başladık...'' Bu satırlar, Aşık Veysel’in heykelinin Gülhane Parkı’na dikiliş öyküsünü yazan gazeteci Ahmet Özdemir’in kitabından. Üstelik, kitabın yayıncısı da İstanbul Büyükşehir Belediyesi! Sayın Erdoğan bir zahmet, Kadir Topbaş’tan istetsin ve gerçekleri öğrensin.
Özdemir kitabında, Aşık Veysel’in Sivas Selçuklu Parkı’na heykelinin dikileceği duyulunca “bazı Sivaslıların'' karşı çıktığını, tehdit mektupları gönderildiğini tanıklıklarla anlatıyor. Ahmet Özdemir’e o günleri anlatan Hüseyin Yıldırım devam ediyor: “Eğer olaylar çıkacaksa, heykel parçalanacak, sürüklenecekse, bize hakaret edeceklerse, çocuklarımız ölümle tehdit edilecekse Gülhane'ye konulması daha iyi olacaktı. Hürriyet gazetesinin açtığı heykel kampanyasına Zeki Müren de dahil hepimiz katıldık...''
Hadi, yanlış anlama olmasın, soruyu yeniden soralım: Sivas’ta Aşık Veysel’in heykelinin dikilmesine kimler karşı çıktı? Komünistler mi? Halkçılar mı? Yoksa, sağcılar mı? Çabucak tahrik olan dinci gericiler mi?
Doğrudur! Aşık Veysel’in sazını birileri kırmıştır. 2015 Mayıs’ında açılış için gün sayan Aşık Veysel’in heykelinde sazının sapı bazı kendini bilmezler tarafından kırıldı. Aşık Veysel’e Sivas’ta tahammül edemeyenler kimler ise, Avcılar’da sazının sapını kıranlar da onlardır!
Sadece bu bilgi bile, Erdoğan’ın nasıl pervasızca yanıltıldığını, onun da koca milleti nasıl şaşırttığını kanıtlamaya yeterlidir. Merak ediyorum, acaba Tayyip Erdoğan kendisine bu yanlış bilgiyi veren her kimse, hakkında nasıl işlem yapacak?
Aşık Veysel Ankara’ya sokulmadı yalanı!
Gelelim, Aşık Veysel’in Ankara’ya sokulmadığı konusuna. Cumhuriyet’e karşı kin ve nefret duyguları ile yaklaşan kesimlerin uzun süredir sevdiği ve tekrarlamaktan bıkmadığı bir gerçek dışı iddia da, Aşık Veysel’in Ankara’ya sokulmadığı yalanıdır.
Olayın aslını bizzat Aşık Veysel’in kendi anlatımından öğrenmek mümkün. Hem de, Kültür Bakanlığı sitesinden! (http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,12798/asik-veysel-satiroglu-18941973.html ) Ama, Sayın Erdoğan, devletin bakanlığının sitesinde, Aşık Veysel’in kendi ağzından konu hakkındaki anlattıklarına itibar etmiyor, fakat kimin uydurduğu bilinmez bir iddiayı, daha doğrusu iftirayı sahipleniyor!
Cumhur’un Reisi ünvanını taşıyan bir makam için ne acı!
Olayın aslı şudur: Büyük şairimiz Ahmet Kutsi Tecer Sivas Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak geldiğinde, arkadaşlarıyla ''Halk Şairlerini Koruma Derneği’ kurarlar (1931) ve hemen ardından “Halk Şairler Bayramı'' düzenlerler. 5 Aralık 1931 yılında düzenlenen bu etkinliğe Aşık Veysel de katılır. Ahmet Kutsi Tecer’le tanışması, Aşık Veysel’in tüm Türkiye tarafından tanınacağı sürecin de başlangıç noktasıdır. Çünkü, Tecer Veysel’i cesaretlendirir, teşvik eder, şiirini biçimlendirmesine yardımcı olur.
Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamaları için Sivas’ta âşıkların şiir yazmaya teşvik edilmesi de yine Ahmet Kutsi Tecer’in girişimidir. Aşık Veysel de bu vesile ile, “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası'' dizeleriyle başlayan şiirini yazar. Şiiri dinleyen Ağacakışla Nahiye Müdürü, Sivas Belediye Başkanı ve Tecer çok beğenirler. Hepsinin ortak fikri, Veysel’in şiirini Ankara’ya gidip, Gazi Hazretlerine bizzat okumasıdır. Çünkü, herkes Gazi’nin halk kültürüne muhabbetini ve verdiği önemi bilirler.
Ahmet Kutsi Tecer kendi maaşından bir miktar katkıda bulunur ve Veysel İbrahim Tutiş adlı arkadaşıyla beraber Ankara yollarına düşer. Karakışta yalınayak, başı kabak bu iki vefa ve minnet dolu ozan tam üç ay yollarda mücadele sonunda Ankara’ya gelirler. Çünkü, yol, taşıt vs. bulmak o dönem için ne mümkün!
Ankara’da çeşitli girişimleri sonuç vermeyip, Mustafa Kemal’le görüşemeyince, sonunda şiirini gazeteye bastıran Aşık Veysel, Halkevi’inde verdiği konser karşılığı aldığı küçük bir miktar para ile köyüne geri döner. Aşık Veysel’i Ankara artık tanımıştır. Ahmet Kutsi Tecer’in de yardımlarıyla, Aşık Veysel Köy Enstitülerinde dersler vermeye başlar.
Uzun sözün kısası, Cumhuriyet Aşık Veysel’i dışlamak bir yana, tam tersine sahiplenmiştir. Halk kültürünün zirvesine oturmuştur. Osmanlı’nın Cumhuriyet’e miras bıraktığı okuma-yazması olmayan eğitimsiz yığınlar ve yüzlerce yıl bayındırlık görmemiş bir coğrafya yanında, dışlanmış ve yok sayılmış bir halk kültürüdür. Halk kültürüne, ozanlara, folklöre değerini tanımak Cumhuriyetle birlikte başlamıştır.
Aşık Veysel’in hatırasına ve Cumhuriyet’i kuran lider kadroya saygısızlık ve iftira anlamına gelen şaşırtıcı iddiası hakkında Sayın Cumhurbaşkanı’ndan düzeltme yapmasını ve özür dilemesini beklemek Aşık Veysel’in sevenleri ve Cumhuriyet yurttaşları olarak hakkımızdır.
">
"Cumhurbaşkanı da özür dileyecek mi?" haberi, 02 Kasım 2016 tarihinde yazılmıştır. 02 Kasım 2016 tarihinde de güncellenmiştir.

YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.